08 Ocak 2022

2021 dökümü

Dizi 

Broadchurch

Queen's Gambit

After Life

Unbeliavable

Anne with E

Fatma

The Serpent 

Borgen

The Strangers

Safe

Mine 

The Fall


belgesel

social dilemma


Film

Toc toc

Azizler

Nomadland

Carol

7 Kere Leyla 

The Dig

On Body and Soul (Beden ve Ruh)

Onca Yoksulluk Varken 

Agnes Varda'yı Anlatıyor (belgesel)

Mutluluk - Agnes Varda

Cleo 5'ten 7'ye

Toplayıcılar (belgesel)

Saplantı

Şarap Filmleri: 

Sideways: Miles'in evlenmesine bir hafta kala, yakın arkadaşı Jack bekarlığa veda haftası planlarlar. Çıktıkları yolculukta aşk, talihsizlikler bol bol da şarap onları beklemektedir. Yönetmen: Alexander Payne 

Back To Burgundy (Aile Bağı): Yönetmen: Cedric Klapisch. 10 yıl dünyayı dolaşıp doğup büyüdüğü kasabaya gelen Jean, hasta babası ve şarapçılıkla uğraşan kız kardeşi ile yeniden bağ kurma çabasına girer. 

Gurur ve Önyargı - Emma Thompson - Kate Winslet

Chocalate - Julia Binoche

Gündüz Güzeli - Yönetmen: Luis Bunuel Oyuncular: Catharine Deneuve, Jean Sorel

Cennet Sineması - Yönetmen: Giuseppe Tornatore 

Büyük Balık -  Tim Burton

Kerr - Tayfun Pirselimoğlu (Ankara Film Festivali)

Her Şey İyi Gitti - Y: François Ozon - O: Sophie Marceau (Ankara Film Festivali)

Sen Ben Lenin - Barış Bıçakçı ve Tufan Taştan'ın senaryosunu yazdığı film, uzun yıllar Akçakoca kasaba meydanına dikilmesi istenen fakat bürokratik izinlerin çıkmaması sonucu bir depoda saklanan Lenin'in büstünün hikayesini alternatif bir gerçeklik sunarak ele alıyor. (Ankara Film Festivali)

Anadolu Leoparı - Ankara hayvanat bahçesi Araplara satılmış, kapanacaktır. Hayvanat bahçesinin müdürü Fikret (Uğur Polat) parkın eğlence parkı haline getirilmesine tepki duymaktadır. Hayvanat bahçesinin kapanmasının önündeki en büyük engel, yaşlı bir Anadolu leoparıdır. Leoparın başka bir hayvanat bahçesine taşınması gerekmektedir. Fikret ve içine kapanık yardımcısının bu işe itirazı vardır. (Ankara Film Festivali) 

85 Yazı - François Ozon

Bağlar - Domenica Starnone'nin kitabından uyarlama. 

Microhabitat (2017) - Güney Kore Jeon Go-Woon filmi

Kitap 

Ahitler Margaret Atwood

Carol Patricia Highsmith    

Kapak Kızı - Ayfer Tunç

Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç

Osman - Ayfer Tunç

Kahvaltı Sofrası - Defne Suman

Mavi Kolye - Gencoy Sümer 

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerine - Olga Tokarczuk

Kağıt Ev - Carlos Maria Dominguez (Yeniden okuma) 

Acele Etme Çabuk Ol -  Aydın Boysan

Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan

Oidipus -  Sofokles 

Algernon'a Çiçekler - Daniel Keyes

Yaratıcı Yazarlık - Ray Bradbury

4 Hane 1 Teslim - Eyüp Aygün Tayşir

Katedral - Raymond Carver

Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz - Raymond Carver

Bülbülü Öldürmek - Harper Lee

Köpekbalıklarının Dengesi - Caterina Bonvicini

Ağaçkakan -  Tom Robbins

Ben, Kirke - Madeline Miller

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz - Ocean Vuong

Yükseliş - Krizdeki Uluslar için Dönüm Noktaları - Jared Diamond

Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles 

Ağabey - Mahir Güven

Bizim Zamanımız -  Sinem Sal

Bütün İyiler Biraz Küskündür - Nilay Örnek 

Nezaket Kuralları - Amor Towles 

En Mavi Göz - Toni Morrison

Hayatım - Marc Chagall

Iza'nın Şarkısı -  Magda Szabo

Kırtasiye Dükkanı - Marjan Kamali 

Radyo Şarampol - Şükran Yiğit

22 Kasım 2021

Kırtasiye Dükkanı - Marjan Kamali


Kırtasiye Dükkanı, 1953 İran'ında başlayıp 2013 Amerika'sına uzanan, arka planına İran'ın politik ortamını alan güzel bir aşk hikayesi... 

Kitap, adını, Roya Kayhani ve Bahman Aslan'ın henüz 17 yaşındayken karşılaştıkları ve birbirlerine aşık oldukları kırtasiye dükkanından alıyor. 

"Dünyayı kurtaracak delikanlı" Bahman ile edebiyat düşkünü Roya'nın kitaplar, Mevlana şiirleri, politik kargaşa ve belirsizlik arasında filizlenen hikayesine odaklanırken de zaman zaman melodramik bir damar yakalıyor. 

Geçmişin asla geçmişte kalmadığı gerçeği bu iki gencin hızlı başlayan aşkının yolunu çiziyor. Son derece akıcı bir dille yazılmış, keyifle okunan bir kitap... 

08 Kasım 2021

Iza'nın Şarkısı - Magda Szabo


 

Magda Szabó’yu Kapı ile çok geç keşfetmiştim.

Keşke Szabo hala yaşıyor olsa da yeni bir şeyler yazma umudu doğsa…

Szabo’nun, Kapı’da yarattığı Emerenc karakteri unutulmazdı. Iza’nın Şarkısı’nı okumayı yeni bitirdim ve anladım ki, Szabo bir karakter yaratma dehasıymış.

Bu kitapta da iki unutulmaz karakter yaratmış: biri Iza diğeri annesi

Kitabın arka kapağı ve dolayısıyla konusu şöyle:

“Iza, babası ölünce yalnız kalan annesini yanına almak ister. Doktor kızıyla gurur duyan yaşlı kadın, sürdürdüğü taşra hayatını, anılarını, alışkanlıklarını, bir anlamda kimliğini bırakıp başkente taşınır. Ne yazık ki, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrasında büyük bir hızla değişen Macar toplumunda, yalnızlık ve kuşak çatışması anlamına gelmektedir bu.”

Bu anlatıma tek itirazım ise kitabın konusu bence kuşak çatışması falan değil. Konu düpedüz bencillik.

YKY Szabo’nun Türkçe’ye çevrilen tüm kitaplarını basıyor. Ama ne yazık ki topu topu dört adet olan kitaplarından ikisinin baskısı tükenmiş. Yavru Ceylan ve Katalin  Sokağı satışta değil. Nadir’den 60 liraya almak zorunda olmak istemiyorum!

31 Ekim 2021

Marc Chagall - Hayatım



Marc Chagall’ın henüz 34 yaşında tamamladığı (97 yaşında öldüğü düşünülürse, hayatının sadece üçte biri) otobiyografisi Hayatım, çocukluğunu, ailesini, eşi Bella’ya olan aşkını, tablolarını ve sanatını anlatıyor.

Kübizm, Fovizm gibi pekçok sanat akımının altın çağında Chagall, başlangıçta kabul görmekte zorlansa da hisleriyle kendi yolunu bulmayı başarıyor. Doğduğu ve tablolarında sıkça resmettiği Belarus’un Vitebsk şehri, Paris yılları, Berlin, Bolşevik Devrimi sonrası Rusya’da yaşadıkları da otobiyografinin satırlarında yer buluyor.

Profesyonel bir kalem değil elbette Chagall, tam da böyle olduğu için kitabı okurken tabloları, renkleri, hissettirdiklerini zihnimizde canlandırabiliyor; birlikte yerçekime meydan okuyabiliyoruz.


 









 

18 Ekim 2021

En Mavi Göz - Toni Morrison

 

Küçük bir kız çocuğu Pecola ve en büyük dileği "En Mavi Gözlere" sahip olmak... 

Toni Morrison, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ohio Eyaleti'nin Loraine bölgesinde siyahi Pecola'nın hikayesini anlatır bize. Kitap, bedeninde doğuştan gelen renklerin bile değişmesini isteyecek kadar öteki olduğunu hissetmiş Pecola'nın nasıl bu noktaya savrulduğunun da hikayesidir aynı zamanda. Uzun zamandır kitapların konularından ziyade nasıl anlattıklarıyla ilgilenir oldum. Buraya aslında konuları değil üzerimde etkili oldukları noktayı yazmaya çalışıyorum bu nedenle. 

Bu kitapta da beni en çok etkileyen sanırım sakin küçük mahalle insanının doğruyu yanlışı çok iyi bilmesine rağmen olan bitene sadece izleyici kalması ve pasif davranışının kötülüğü harlaması olduğunu düşünüyorum. 

Toni Morrison kitabın sonuna çok samimi bir özeleştiri notu eklemiş. Büyük yazar ve kompleksiz olmak böyle bir dedim notu okuyunca. Şunları şunları yeterince iyi anlatmayı başaramadım, sonraki versiyonda düzenledim falan demiş.  

07 Ekim 2021

Nezaket Kuralları - Amor Towles



"Francie'lerin avlusundaki tek ağaç ne çamdı ne de baldıran. Dallarından çıkan yeşil sap kümelerinin üstünde sivri uçlu yaprakları vardı. Bu yapraklar sürü sürü açılmış yeşil şemsiyeleri andırırlardı. Kimileri Tuba ağacı derlerdi buna. Tohumları nereye düşerse düşsün, oradan gökyüzüne erişmeye çalışan bir ağaç biterdi. Çevresi tahta perdeli arsalarda, bakımsız süprüntü kümelerinin arasında büyürdü ve betonda yetişen tek ağaç oydu. Gürdü ama yalnızca yoksul mahallerde biterdi ve insanı bıktıracak kadar çoktu."

Bir Genç Kız Yetişiyor, Betty Smith, Çeviren Nihal Yeğinobalı

Okuduğum kitaplar genelde zihnimden uçup gidiyor. Belki tortusu bir yerlerde kalıyordur, bilemiyorum. Çocukluğumda okuduğum Bir Genç Kız Yetişiyor kitabının girişindeki üstteki paragrafı hiç unutmamışım. Unutmamışım diyorum çünkü kitap yıllar yıllar sonra elime düştüğünde paragrafı şaşırtıcı ölçüde eksiksiz tamamladım zihnimden. 

Bu paragrafta geçen Tuba ağacı gerçekten çok tuhaf. Cennet ağacı olarak da biliniyor. Ters bir ağaç diye anlatılıyor. Hayali diyen de var. "Bütün zorluklara rağmen büyüyen ama insanı bıktıracak kadar çok olan" bu ağaç Bir Genç Kız Yetişiyor kitabında, Brooklyli yoksul Francie'yi simgeliyordu.  

Tuba Ağacı

Bütün bu lafı dolandırmalarımın sebebi elbette Nezaket Kuralları'nı anlatmak için. 1937'ler Manhattan'ında gencecik bir kadının, "Katey"nin hayata tutunma serüvenini anlatıyor kitap. Kitabı okurken hissettiğim "özellikle yaşamın çok başındaysan, her türlü zorluğa rağmen hayata tutunmak mümkün ve güzel bir hayat olasılığı da akıldışı değil" duygusu... Ve bahsettiğim her iki kitapta da bu his aynıydı. Adeta bir ruh komşuluğu var iki kitap arasında. 

Bazı kitaplar okunurken o kadar uzaklara götürüyor ki, acaba gittiğim o yerden dolayı mı yazarın maharetinden dolayı mı bu kadar sevdim bilemiyorum diye düşünüyorum. Nezaket Kuralları da benim için böyle bir kitap oldu; aldı götürdü uzaklara.  

01 Ekim 2021

Bütün İyiler Biraz Küskündür - Nilay Örnek


Nilay Örnek'i gazetecilik yaparken bilmezdim. Bunda biraz da mutfakta çalışmasının ve İstanbul'da olmasının etkisi var sanırım. "Nasıl Olunur?" isimli podcastleriyle tanıdım ve sevdim. Öfkeli ama enerjisi yüksek, ülkenin koşullarından bıkkın ama çalışkan, üretken, araştıran, merak eden kişiliği üzerimde olumlu bir etki yaratıyor :) Ataköy Sahilinin korkunç dönüşümünü ele aldığı yazı dizisini okuduktan sonra kitabını almaya karar verdim. Kimi eski çoğu yeni köşe yazısı formatında yazılmış, güne, gelecek not düşülmüş yazılar bunlar. Öfkelerimizde çokça ortaklaşıyoruz kendisiyle. Kapak tasarımı ne hoş değil mi?

20 Eylül 2021

Bizim Zamanımız - Sinem Sal


Sinem Sal'ın ironik ve zeka dolu diliyle yarattığı Hasköylü Mihrap, annesi ve mahallesindeki pek çok "ablanın" hikayesi bu kitap. Evet kadınlarla dolu Bizim Zamanımız... 

Mihrap bana 90'ların Sıdıka karakterini anımsattı biraz. (Kitap da o yıllarda geçiyor zaten.) Başına gelen olumsuzlukların üstesinden zekasıyla ve espri anlayışıyla gelen -acaba gerçekten gelebiliyor mu- kendiyle dalga geçebilen Mihrap'ı bir hamlede okudum, bitti. 


11 Eylül 2021

Ağabey - Mahir Güven


Ağabey, Fransa'da yaşayan Suriye göçmeni iki erkek kardeşin hikayesi... 

Göçmen ve göçmenlik, güncel fakat üzerinde konuşmak ve düşünmek için uygun ortam yaratılamayan bir konu bence. Şu ortamda sağlıklı bir biçimde ele almak neredeyse imkansız. Herkes bulunduğu tarafın ateşli savunucusu. Ağabey, göçmen olmanın, yırtma isteğinin, köklerin ve köksüzlüğün romanı. Bize, bu güncel konuyu sakin, ajitasyona girmeden anlama ve üzerinde düşünme fırsatı tanıyor. 

Kitap, göçmenlerin yaşadığı Fransa banliyösünün müthiş argosuyla bezeli yazılmış. Kitabı çevirenin argoyu kullanma kabiliyetine hayran olmamak da elde değil.  

Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles



Fowles yine yapıyor yapacağını... Koleksiyoncu, Büyücü, Fransız Teğmenin Kadını hepsi birbirinden ne kadar farklı kitaplar ve tarzlar. Fowles'ın bu kitapları yazarken dünyaya "nanik" yaptığını düşünmeden edemiyorum. 

Fransız Teğmenin Kadını ile Viktoryan dönemin o tuhaf ahlak anlayışını ortaya koyarak müthiş bir atmosfer yaratan Fowles, kitap boyunca ara ara dönüp bize seslenerek Tanrı anlatıcı rolüyle şaşırtıcı bir mizah anlayışı geliştiriyor. 

Roman, dünya tarihinin belki de en tutucu döneminde aristokrat Charles ve özgür ruhlu Sarah arasındaki uçuk kaçık aşk hikayesini konu ediniyor. 

Sarah'a duyduğu aşkı kabullemesi bile bir hayli zaman alan Charles'in hayatı, nişanlısına verdiği söz, toplumsal statüsünün sarsılması riski, sınıfından beklenilenler ile hissettikleri arasındaki yaman çelişki içinde müthiş bir gerilime sahne oluyor. 

Her seferinde Fowles'ı okumanın çok deneysel, çok neşeli fakat aynı zamanda gerilimli olduğunu düşünüyorum. 

30 Ağustos 2021

Yükseliş - Krizdeki Uluslar için Dönüm Noktaları - Jared Diamond


Jared Diamond'u Tüfek, Mikrop ve Çelik'ten tanıyor çoğu kişi. Esasında çok ilginç başka kitapları da var. Çöküş ve Yükseliş de bunlardan ikisi. Sanırım sıralamada Çöküş ikinci ama benim elim Yükseliş'e gitti nedense. 

Yükseliş, Finlandiya, Japonya, Şili, Endonezya, Almanya, Avustralya ve ABD örneklerinde, kriz baskısı altındaki ülkelerin çıkış becerilerini ele alıyor, sonrasında da bugünkü durumları değerlendiriliyor.

Kitapta, Sovyetler Birliği'ne komşu Finlandiya'nın sosyal refah devletine evrilmesi, Meiji dönemi Japonyası'nın yalıtık bir ada ülkesiyken karşı karşı kaldığı askeri krizle birlikte bugünkü Japonya'ya dönüşümü, kendini İngiliz gören Avustralyalıların ulusal kimliklerini bulmaları, devasa kaynakları ve ekonomisiyle Amerika Birleşik Devletleri'nin gittikçe büyüyen ve bütün dünyayı etkileyen sorunları gibi her ülkenin yakın tarihindeki kriz dönemlerinin sonuçları ele alınıyor. İtiraf edeyim Endonezya'da ne olup bittiğini ilk kez bu kitapta okudum. Kitap çok keyifli. Keşke Türkiye'yi de yazsa dedim.  

Diamond'un üslubu sayesinde kitap adeta bilgili bir dostla sohbet eder gibi. Elimden bir an bırakmadım. Şimdi araya bir kurgu sıkıştırıp Çöküş'e başlayacağım. 

Bu arada, öykü okuyamaya merak sardığım için buraya not düşmem zor oluyor. Biraz ondan biraz bundan okudum bir süre. 


20 Temmuz 2021

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz - Ocean Vuong

 

Amerika, Vietnam'a ilk bombayı attığında tarih 8 Mart 1965 idi. Bu, uzun sürecek bir kısırdöngünün başlangıcıydı. Amerikan askerleri neden Vietnam'da olduklarını hiçbir zaman anlamadılar. Vietnamlılar yaşadıkları kabustan uzun süre uyanamadılar. Vietnam'a atılan tonlarca bomba bu savaşı anlatmaya yetmiyor. Tecavüzler, işkence, eve dönünce intihar eden askerler aslında orada neler yaşanmış olabileceğini bize daha iyi anlatıyor. 

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, bir Vietnam Savaşı kitabı, evet. Ama aynı zamanda bu savaşı başlatmamış, buna karşılık hayatları boyunca bunun bedelini ödemiş insanların kitabı. 

Bu kitap okuma yazma bilmeyen bir kadına oğlu tarafından yazılmış bir mektup. Babası beyaz bir Amerikalı olan, Vietnam'da olması gerekenden fazla beyaz, Amerika'da ise fazla sarı olan ve her an bu farklılığı hatırlatılan Anne'ye oğlu "Küçük Köpek" tarafından yazılan bir iç döküş. 

Şair Ocean Vuong'un ilk romanı olan bu kitap, başlangıçta fazla metaforik ve şiirsel diliyle beni zorladı. Zaman zaman kopuk gelen anlatım, kitabın ikinci yarısından sonra konu derinleşince daha az umursadığım bir detay oldu. Sonuçta kitabın kapağını "sevdim" hissiyle kapattım. 

10 Temmuz 2021

Ben, Kirke - Madeline Miller

 


Pek çok yazara ilham kaynağı olan mitolojik kahraman Kirke'yi bu kez kendi sesinden kendi soluğundan okuyoruz. 

Güneş'in kızı, Aiaie'nin cadısı, Prometheus'a merhamet eden, Athena'ya kafa tutan, aslanlara ve kurtlara söz geçiren, koca mürettabatları domuza çeviren Tanrıça Kirke, Madeline Miller'ın yeniden yazımıyla tekrar bizi selamlıyor.  

Çok az mitoloji bilgisiyle bile okunabilecek kitap, bildiğimiz hikayelere de yaptığı göndermelerle de dikkat çekiyor. 

06 Temmuz 2021

Ağaçkakan - Tom Robbins


Öykü sevdiğim bir tür değildi. Neden mi? İçine giremediğimi, girdiğimde de bitiverdiğini düşünüyordum. Sanırım bu düşüncede öyküyü -yanlış bir biçimde- romanın kısası olarak algılamanın etkisi büyük. 

Bu sene bir dizi nedenle, öykünün bambaşka bir tür olduğu gerçeğini -bu yaşımda- keşfettim. Bu keşif çok keyifli oldu zira bir sürü öykünün kapısını araladı bana. Öykü kitaplarını baştan başlayıp sonuna kadar okuduğum gibi, çoğu zaman da, aralarından seçtiklerimi okuyarak da sevdim. Bunun teknik zorluğu buraya dökümünü yapamamak oldu sadece. Ama belki bir ara bir öykü yazısı yazarım. 

Öykünün yoğun ritmine alışan zihnim bu kez de romanda bocalamaya başladı :) Okuyorsun okuyorsun bir türlü bir şey olmuyor, bir konuya bağlanmıyor gibi bir sabırsızlık yaşamaya başladım. Bir tür futbol basketbol maçı izleme farkı gibi. Birinde bir gol atana kadar 90 dakika koşuyorsun öbüründe bir o potaya bir potaya üçlükler havada uçuşuyor. 

Bu zorluğun üstesinden gelmek için "neşeli" bir roman kattım araya. 

Tom Robbins hep bizimle kafa bulur, keyiflidir. Nitekim Ağaçkakan da keyifliydi. 

Dünyaca meşhur bir bombacı olan Bernard ile devrik bir kraliyet ailesinin prensesi Leigh-Cheri'nin aşkını anlatıyor Ağaçkakan. Bir Tom Robbins romanı daha fazla özetlenemez bence. Yine kainatın sınırlarında dolaşıp Camel sigara paketindeki sırları çözüp bir tavan arasında mahpus hayatı yaşayıp Robbins'in zihninin hızına yetişmeye çalıştık bu kitapta da. 

18 Haziran 2021

Köpekbalıklarının Dengesi - Caterina Bonvicini

Pek çok kişi Köpekbalıklarının Dengesi'nin ana konusunun depresyon olduğunu yazmış. Bence asıl mesele doğanın, hayvanların, insanların dengesi. Pek tabii ki, kitap insanın dengesini yitirdiği durumlara -depresyon- da değiniyor, ama bence bütün mesele dengede. Aynı zamanda aile bağları romanı bu kitap: çok bilinmeyenli ailenin neler üretebileceğini artık tahmin edebiliyoruz.

Kitap, köpekbalıklarının davranışlarıyla ilgili çok hoş detaylara yer veriyor. Kendini bütün canlıların üzerine koyan ancak gayet sıradan olan insanlara davranışlarının sıradanlığını bu kez köpekbalıkları üzerinden anlatıyor.   

Veee herşeyiyle bir İtalya kitabı Köpekbalıklarının Dengesi...  

Arka kapak şöyle anlatmış konuyu: 

"Bu romanın başat kahramanları hem kişisel sorunlarıyla başa çıkmaya çalışan Sofia, hem de hayat tarzı ve davranışlarıyla sandığımızdan daha insancıl olan köpekbalıklarıdır. 

Caterina Bonvicini, genç bir kadının süregiden ruhsal dramının yanı sıra onu en yakınındakilere bile saldırmaya iten umutsuzluğunu, bu arada hayata bakışta köpekbalıkları eşliğinde olgunlaşmasını duru ve şiirsel bir üslupla anlatıyor."

02 Haziran 2021

Bülbülü Öldürmek - Harper Lee


Okumayan en son benim kaldığım bir kitabı anlatmak da ne bileyim biraz tuhaf :) Olsun, tuhaflık bizim işimiz. 

ABD'nin güneyindeki hayali Maycomb kasabasında geçen kitapta, "kendine benzemeyene, ötekine düşmanlık" konusu ele alınıyor. Tahmin edersiniz ki, yer ABD'nin Güney'i ve konu öteki ise işin içinde bir siyah düşmanlığı olmazsa olmazdır. 

İşlemediği bir suç nedeniyle yargılanan Tom isimli siyahinin yargılanması, kasabanın suça ve potansiyel olarak suçlu gördüğü "kendinden farklı insana" bakış açısını ortaya koyar. Birbirini uzun zamandır tanıyan kasabalıların büyük kısmı, yargılama başlamadan dahi suçluyu ilan ederken; azınlıkta da kalsa peşin hükümlü olmayanlar da vardır. Kitap, Scout isimli küçük kız çocuğunun gözünden anlatıyor. 

Çocukların gözünden anlatılan kitapları, çocukça değil cesurca buluyorum. Önyargıların kirletemediği insanın ne olduğunu hatırlamamız için yazara da okuyucuya da imkan tanıyor.