Kelimelerle anlaşıyoruz. Bildiklerimizi kelimelerle aktarıyoruz. Duygularımızı, düşüncelerimizi, öfkemizi ifade etmek isterken kelimeleri yardıma çağırıyoruz.Ama kelimeler durağan değil, kendi geçmişlerinden bugüne ulaşıyorlar.
Tınıları, çağrışımları zaman içinde değişiyor, toplumdan topluma farklı anlamlar ifade ediyorlar. Örneğin, bir dili biliyorum demek aslında o dildeki kelimeleri, çağrıştırdıkları anlamlarıyla yerli yerinde kullanıyorum demek. Bu nedenle zor. Dil her zaman değişiyor dönüşüyor, stabil değil. Bazı kelimeler kullanılmaya kullanılmaya paslanıyor ve ömürlerinin sonuna geliyor; başka dillerden kelimeler geliyor, türüyor, ürüyor hep bir devinim.
Bütün bunları bana Oxford İngilizce Sözlüğü'nün nasıl meydana geldiğinin hikayesini konu edinen "Deli ve Dahi" filmi düşündürdü. Geçen yıl çekilen filmin başrollerinde Mel Gibson ve Sean Penn yer alıyor.
O anlı şanlı sözlüğün arkasında gerçekten deli olmaları gereken insanlar var. Yapılacak, hayal edilecek iş değil. Düşünsenize İngiliz dilindeki tüm sözcükleri ve anlamlarını, tarihsel değişiklikleri ve etimolojileri içinde ele alarak bir araya getirmek. Sözcük atlamamaya çalışmanız gerekiyor, yüzyıllar içindeki değişimini takip etmeniz gerekiyor. Bunun için yazılmış bütün basılı eserler ele alınıyor vs. Gerçekten delice.
Mel Gibson'ın canlandırdığı James Murray, nice başarısız denemeden sonra Oxford Sözlüğünü ortaya çıkaracak ekibin başına getirilir. Bunu yaparken de İngilizce konuşan herkesten katkı isterler. Ummadıkları katkı bir akıl hastanesinde tutulan Dr. Minor isimli birinden gelir. Minor, sözlük için yaklaşık 10 bin kelime gönderir. Unutmadan film yine bir kitap uyarlaması, kitap Simon Winchester'a ait.