İnsanın fiziki varlığının ötesinde bitmeyen bir kendini
ifade çabası, kendini ifade etme çabası içinde kendine yolculukta yol alanlar,
alamayanlar… Bana göre insanın yapıp ettiklerinin, başardıklarının,
başaramadıklarının neredeyse tamamı bundan ibaret. İç yolculukta ilerleyip
henüz ifade aşamasına gelmemekle birlikte benim yoluma denk düşenlerle buluşmak
da hayatı anlamlandırma vesilesi. Sevdiğim filmleri, kitapları yeniden okumayı bundan
seviyorum. Yenileri içinse anahtar kelime: merak J
ve onların bir kısmı da bu yolculuğa dahil oluyor sonrasında.
Coen kardeşlerin karanlık, vahşi suç dramaları içinde en çok
sevdiğim Fargo olabilir. Gerek yarattığı beyaz, kristalize, sağır oda görünümlü
atmosfer, gerek müziği düş gücümü her seferinde uyarıyor. “Kimseye zararı
olmayacak” küçük hesaplar peşindeki vasat insanın planlarının, “ya bir şeyler
ters giderse o zaman ne olur” fikriyle çarpışmasıyla ortaya çıkan filmin
bitmeyen ince gerilimi, buna karşılık alttan alta akan muzipliği beni mest
ediyor.
1996 yapımı film ABD’nin Kanada sınırındaki Dakota Eyaleti’nin
en büyük şehri Fargo’da geçiyor. Fargo aklımda o kadar kar kışla özdeşleşmiş
ki, şehrin internet sitesine girip bakınca aslında yaz mevsimi de yaşandığını
görüp şaşırdım J Ha unutmadan müzikler Carter Burwell’ınmış,
enfes değil mi?