Kırık Ayna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kırık Ayna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2020

Kırık Ayna - Merce Rodoreda

Somut kazanıma odaklı insanlar için şöyle efsane bir soru var, özellikle kurgu kitaplar için; "Büyük bir bölümünü de unuttuğumuz düşünülürse, kitap okumanın faydaları nelerdir?" Ben artık bu soruya cevap vermem de olası cevaplar şöyle ilerliyor; "Olaylara farklı bakış açısı geliştirmek, empati yeteneği, anlama ve ifade etme yeteneğini geliştirmek....." uzayıp gidiyor.

Ülkenin bitmek tükenmek bilmeyen kabus gündeminin üzerine bu pandemi de çökünce, "zorunluluklar" dışında canımız da koşullar da yüzyüze iletişime izin vermediğinden beri kitapların benim için yeni bir faydası daha doğdu: "Akıl sağlığını korumak"

Başka başka hayatlara dokunmak, hiç bilmediğim coğrafyalara ve yıllara gitmek, insanlığın inişli çıkışlı yaşam serüveninde çok parlak anlar olduğu gibi büyük buhranların da olduğunu hatırlamak ve bir gün illa ki bir değişimin yaşanacağını bilmek, en azından bu olasılığı saklı tutmak... Elime bir roman aldığımda, sayfalarını çevirdiğimde bunları düşünüyorum, iyi geliyor.

Gelelim kitabımıza...

Katalan edebiyatının önde gelen yazarlarından Merce Rodoreda'nin yazdığı Kırık Ayna, bir ailenin üç kuşağının hikayesi.

Roman, oldukça kalabalık karakter listesi ve zaman zaman rüya ile gerçek arası anlatımıyla bana Allande'nin Ruhlar Evi'ni, Marquez'in kitaplarını hatırlattı. Başlardaki melodramik yapısı sonrasında dağılan roman, binbir çeşit rengi, duyguyu, öfkeyi, kıskançlığı kabaca göstermektense hissettirmeyi seçiyor.

Barselona'nın dışında, geniş arazilere yayılan ve adeta bir şatoyu andıran Sant Gervasi çiftliğinde geçen kitap, şans getirdiğine inanılan sedir ağaçları, böğürtlenler, defne ağaçları, mor salkımlar; gine tavukları, sülünler, tavus kuşlarının şahitliğinde bir ailenin sırlarına ortak ediyor bizi. Bütün bu insan, hayvan ve bitki şamatasının içinde geniş evin koridorlarında dolaşırken fısıldananları duyuyoruz, kavgalar sırasında ağzını tutamayanların öfkeyle yüze vurduklarını işitiyoruz, bir ailenin pişmanlıklar, yanlışlar ve hayalkırıklıkları içinde nasıl savrulduğunu okuyoruz. Bir gün herkes elini eteğini çekse, terk etse de Sant Gervasi çiftliği ve o koskocaman bahçe hakiki bir başkahraman olarak bize gerçekleri fısıldamayı sürdürüyor.

"Ayna kırılmıştı. Parçaları topluyor ve uygun görünen boşluklara yerleştiriyordu. Seviyeleri farklı ayna parçaları şeyleri oldukları gibi yansıtır mıydı? Ve ansızın her bir ayna parçasında bu evde yaşadığı yılları gördü"