iyi hissettiren filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iyi hissettiren filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Ağustos 2020

Kraliçe ya da Ancak Başına Bir Talihsizlik Geldiğinde Kendini Bulma Sanatı


Delphi’de muhafazakar, kapalı bir ailede büyüyen Rani (anlamı kraliçe demekmiş), düğününe iki gün kala Londra görüp esas kızımızı beğenmeyen nişanlısı tarafından terk edilir.

Rani’nin önünde iki seçenek vardır: ya oturup kaderine ağlayacak ya da uzun süredir planladığı Paris balayına tek başına gidecektir. Rani ikinciyi seçer.

Rani, Paris’e adımını attığı andan itibaren kendini yetiştiği kültürden, kendi değerlerinden oldukça farklı insanlar içinde bulur. Ancak yargılamaz, kabul eder, uyum sağlar, keşfeder, eğlenir ve hiç gülmediği kadar güler.

Bir kendini bulma hikayesi olan filme, Hint filmlerinin olmazsa olmazı renk şamatası, dans ve müzik eşlik ediyor.




01 Ağustos 2020

Toskana Güneşi'nin Altında - Kadınların Evrensel Yanlışları

İyi hissettiren filmler diye bir kategori var (ihtiyaca binaen hemen ekliyorum) Bu kategorideki filmlerin çoğu güldürüyor, eğlendiriyor ama isteyene hayat dersi de çok. Mutluluk ve anlam meyvelerinden sabırla bal toplayan kadınlar seviyor bu filmleri, ademoğulları dudak büküyor. 

Sevgili arkadaşım Yamicka tavsiye etti orijinal adı Under The Tuscan Sun olan filmi bana; yanıltmaz, izlemeden de biliyordum. Niyeyse Toskana Güneşi Altında demek varken, Kızgın Güneş diye çevrilmiş. 

İtalya ışığı, güneşi, kırları, eski bir İtalyan evi, kadeh kadeh şarap, her boy ve çeşitten hoş İtalyan erkekleri ve kadınları, bol bol kahkaha eşliğinde müsadenizle filmin konusuna geçiyorum. 


Frances Mayes, 35 yaşlarında oldukça başarılı bir eleştirmen ve yazardır. Düzen kurulmuş, hayat 
mutlulukla akmaktadır. Frances bir tesadüf eseri kocasının onu aldattığını öğrenir, dünyası başına yıkılır. Aldatılmış, boşanmış, birlikte oturdukları evi de boşanırken eski kocasına kaptırmış Frances, derin bir depresyona sürüklenirken yakın arkadaşı Patti'nin bunu fark etmesi ve onu bir İtalya tatiline zorlamasıyla olaylar gelişmeye başlar. 

Frances, İtalya tatiline ayaklarını sürüyerek depresyonunu da alıp gider. Ancak ani bir kararla İtalya'da eski bir kır evi satın alarak kalmaya karar verir. Hayatta kalp acısının geçmesini beklerken yapılacak en iyi şeyi yapar, evi baştan aşağı yeniler, hummalı bir çalışmanın içine girer. Ama farkındadır ki, bir evi ev yapan dört duvar değildir. Hayatı paylaşacağı bir soluk arar. Tabi İtalya'da olduğumuzun da altını çizerek, bu soluğun cama üflenmesiyle bir müddet sonra yok olmasının kaçınılmaz olduğunun da altını çizmek gerekir. 




Patti'nin yanına gelmesi, yaşadığı yerdeki insanlarla arkadaşlıklar geliştirmesi, aşklara-mutluluklara tanık olması Frances'e aile kavramını, mutluluğu yeniden düşündürtür, adeta içinden bir ses demektedir ki, sen gideceğin yolu yürümeye başla, hiç ummadığında illa seninle yürümek isteyen çıkacaktır. 

Neşeli, coşkun karakterli İtalyanların boy gösterdiği, Amerikalı kadın bir yazarın başrolde oynadığı bir filmi izleyen Türkiye'den bir kadının, biz kadınların evrensel yanlışlarını görüp de bununla eğlenmemesi mümkün değil. E kendin yaşayınca gülmüyorsun... doğru söze ne denir.  

Son bir hoşluk: Film, Amerikalı yazar Frances Mayes'in "Toskana Güneşi Altında: Evde, İtalya'da" isimli anılarından derlenerek Audrey Wells tarafından beyazperdeye taşınmış.