10 Temmuz 2021

Ben, Kirke - Madeline Miller

 


Pek çok yazara ilham kaynağı olan mitolojik kahraman Kirke'yi bu kez kendi sesinden kendi soluğundan okuyoruz. 

Güneş'in kızı, Aiaie'nin cadısı, Prometheus'a merhamet eden, Athena'ya kafa tutan, aslanlara ve kurtlara söz geçiren, koca mürettabatları domuza çeviren Tanrıça Kirke, Madeline Miller'ın yeniden yazımıyla tekrar bizi selamlıyor.  

Çok az mitoloji bilgisiyle bile okunabilecek kitap, bildiğimiz hikayelere de yaptığı göndermelerle de dikkat çekiyor. 

06 Temmuz 2021

Ağaçkakan - Tom Robbins


Öykü sevdiğim bir tür değildi. Neden mi? İçine giremediğimi, girdiğimde de bitiverdiğini düşünüyordum. Sanırım bu düşüncede öyküyü -yanlış bir biçimde- romanın kısası olarak algılamanın etkisi büyük. 

Bu sene bir dizi nedenle, öykünün bambaşka bir tür olduğu gerçeğini -bu yaşımda- keşfettim. Bu keşif çok keyifli oldu zira bir sürü öykünün kapısını araladı bana. Öykü kitaplarını baştan başlayıp sonuna kadar okuduğum gibi, çoğu zaman da, aralarından seçtiklerimi okuyarak da sevdim. Bunun teknik zorluğu buraya dökümünü yapamamak oldu sadece. Ama belki bir ara bir öykü yazısı yazarım. 

Öykünün yoğun ritmine alışan zihnim bu kez de romanda bocalamaya başladı :) Okuyorsun okuyorsun bir türlü bir şey olmuyor, bir konuya bağlanmıyor gibi bir sabırsızlık yaşamaya başladım. Bir tür futbol basketbol maçı izleme farkı gibi. Birinde bir gol atana kadar 90 dakika koşuyorsun öbüründe bir o potaya bir potaya üçlükler havada uçuşuyor. 

Bu zorluğun üstesinden gelmek için "neşeli" bir roman kattım araya. 

Tom Robbins hep bizimle kafa bulur, keyiflidir. Nitekim Ağaçkakan da keyifliydi. 

Dünyaca meşhur bir bombacı olan Bernard ile devrik bir kraliyet ailesinin prensesi Leigh-Cheri'nin aşkını anlatıyor Ağaçkakan. Bir Tom Robbins romanı daha fazla özetlenemez bence. Yine kainatın sınırlarında dolaşıp Camel sigara paketindeki sırları çözüp bir tavan arasında mahpus hayatı yaşayıp Robbins'in zihninin hızına yetişmeye çalıştık bu kitapta da. 

18 Haziran 2021

Köpekbalıklarının Dengesi - Caterina Bonvicini

Pek çok kişi Köpekbalıklarının Dengesi'nin ana konusunun depresyon olduğunu yazmış. Bence asıl mesele doğanın, hayvanların, insanların dengesi. Pek tabii ki, kitap insanın dengesini yitirdiği durumlara -depresyon- da değiniyor, ama bence bütün mesele dengede. Aynı zamanda aile bağları romanı bu kitap: çok bilinmeyenli ailenin neler üretebileceğini artık tahmin edebiliyoruz.

Kitap, köpekbalıklarının davranışlarıyla ilgili çok hoş detaylara yer veriyor. Kendini bütün canlıların üzerine koyan ancak gayet sıradan olan insanlara davranışlarının sıradanlığını bu kez köpekbalıkları üzerinden anlatıyor.   

Veee herşeyiyle bir İtalya kitabı Köpekbalıklarının Dengesi...  

Arka kapak şöyle anlatmış konuyu: 

"Bu romanın başat kahramanları hem kişisel sorunlarıyla başa çıkmaya çalışan Sofia, hem de hayat tarzı ve davranışlarıyla sandığımızdan daha insancıl olan köpekbalıklarıdır. 

Caterina Bonvicini, genç bir kadının süregiden ruhsal dramının yanı sıra onu en yakınındakilere bile saldırmaya iten umutsuzluğunu, bu arada hayata bakışta köpekbalıkları eşliğinde olgunlaşmasını duru ve şiirsel bir üslupla anlatıyor."

02 Haziran 2021

Bülbülü Öldürmek - Harper Lee


Okumayan en son benim kaldığım bir kitabı anlatmak da ne bileyim biraz tuhaf :) Olsun, tuhaflık bizim işimiz. 

ABD'nin güneyindeki hayali Maycomb kasabasında geçen kitapta, "kendine benzemeyene, ötekine düşmanlık" konusu ele alınıyor. Tahmin edersiniz ki, yer ABD'nin Güney'i ve konu öteki ise işin içinde bir siyah düşmanlığı olmazsa olmazdır. 

İşlemediği bir suç nedeniyle yargılanan Tom isimli siyahinin yargılanması, kasabanın suça ve potansiyel olarak suçlu gördüğü "kendinden farklı insana" bakış açısını ortaya koyar. Birbirini uzun zamandır tanıyan kasabalıların büyük kısmı, yargılama başlamadan dahi suçluyu ilan ederken; azınlıkta da kalsa peşin hükümlü olmayanlar da vardır. Kitap, Scout isimli küçük kız çocuğunun gözünden anlatıyor. 

Çocukların gözünden anlatılan kitapları, çocukça değil cesurca buluyorum. Önyargıların kirletemediği insanın ne olduğunu hatırlamamız için yazara da okuyucuya da imkan tanıyor. 

29 Mayıs 2021

Katedral - Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz - Raymond Carver


Bu iki kitabı okudum deyip konuyu kapatmak isterdim çünkü Carver'ın yazdıkları üzerine konuşmak zor.  

Çok küçük yaşta evlenip iki çocuğun sorumluluğunu alan, ailesini geçindirmek için hademelik, servis elemanlığı, benzincilik gibi akla gelen her işte çalışan Carver'ın, öykülerinde bu arka planı sezmek mümkünken, Iowa'da devam ettiği ünlü yazarlık okulu ve sonrasındaki akademik hayatı neredeyse öykülerinde hiç yer almıyor. Ya da bana öyle geliyor. 

Öykülerdeki kişiler hiç aceleleri olmadan, uzun çekim sahneleri olan bir filmdeki gibi dakikalarca konuşuyor. Bir an hiçbir şey olmadığı hissine kapılıyorsunuz. Ama oluyor. Üstelik de olanlar sarsıcı, sorgulatıcı, çoğu zaman ürkütücü. Bunları okuduklarımızdan çok yazarın bize sezdirdikleriyle kavrayabiliyoruz. Carver'ı biraz meşakkatli yapan da bu. Eğer başı sonu belli şeyler okumaya alışıksanız Carver biraz gerilimli bir okuma vaat ediyor. Carver'dan zevk alabilmek için zaman ve üslubu kavramak gerekiyor. Sonuçta ben bağlandım kendisine. Böylece Katedral'den sonra Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz kitabını da okudum.  

Sonuçta okuyun diyeceğim ama ilk birkaç öyküyü okuyup da bir boşluk hissi duyarsanız bana kızmayın. Okumaya devam edin :) 

12 Mayıs 2021

4 Hane 1 Teslim - Eyüp Aygün Tayşir


Teneke Mahallesi'nde başlayan dört hane değiştirip türlü hallere düşen Sabri'nin, Nalan'ın, Baki'nin, Muhlise Hanım'ın, Raşit Bey'in hikayesi 4 Hane 1 Teslim... Şehrin kıyısında tutunabilmek için onca güç sarf ettikten sonra inancıyla aklının arasında sıkışıp tam aklında karar kılmışken başına gelenleri anca mucizelerle açıklanabileceğine ikna olan ahalinin kitabı biraz da.  

Naif hikayesini, tatlı dilini pek beğendiğim 4 Hane 1 Teslim'in son bölümü biraz didaktizme teslim olmuş gibi gelse de son 15 sayfanın kusuru olmaz diyorum. 


02 Mayıs 2021

Algernon'a Çiçekler - Daniel Keyes


Çok düşük IQ seviyesi ile dünyaya gelen Charlie, bilim adamlarının bu durumdaki insanların zeka seviyelerini artırmak için üzerinde çalıştıkları bir deneye "denek" olarak dahil olur. Daha önce bu deneyin bir parçası olan kobay faresi Algernon, onun bir adım önünde bu deneyin ilk canlı deneğidir. 

Charlie'nin macerası, insanın bilgiyle ilişkisi, hayatın anlamı gibi çok temel konularda biz okuyuculara derin derin düşünme imkanı sunuyor. 

Romanın anlatım dili yalın, konular derin... Şaşırtıcı, keyifli bir kitaptı. 
 

25 Nisan 2021

Agnes Varda haftasonu

Fransız Yeni Dalga akımının büyükannesi olarak bilinen Agnes Varda ile dolu bir hafta sonu geçirdim.

Agnas Varda'nın filmleri, belgeselleri yeni anlatım tarzları, teknik yenilikler ve eşsiz bir görsel bakış içeren denemelerle dolu. İlk mesleği olan fotoğrafçılık da bunda etkili. 

İlk olarak Agnes Varda'nın otobiyografik-belgeseli "Agnes Varda'yı Anlatıyor"unu izleyince, gerisi de geldi. Mutluluk (film), Cleo 5'den 7'ye (film) ve Toplayıcılar (belgesel) hepsi muhteşem.



 


































23 Nisan 2021

Kral Oidipus - Antigone - Sophokles

 



Katıldığım edebiyat atölyesi sayesinde hiç dolaşmadığım yerlerde dolaşıyorum. Bu sefer de trajedya okuyoruz. 
Konusunu hepimizin az çok bildiği Kral Oidipus ve Oidipus'un kızı Anigone'nin Oidipus'un ölümünün ardından yaşadıklarını anlatan Antigone.

Freud'un Oidipus Kompleksi teorisini, bu trajedyayı okuduktan sonra değil Shakespeare'in Hamlet'ini izledikten sonra kurduğu düşünülüyor.  

Kafamız o kadar çorba ki, şu iki trajedyayı okurken bile, aklımdan, "bundan binlerce yıl önce köleli toplumda yazılan bir trajedyada Kral'a insaflı, adaletli, vakur, kin tutmayan, mütevazi olmasını öğütleyen Sophokles şimdi yaşasaydı, bunları diyemezdi" gibi düşünceler geçiyor. 

90 yıl yaşayan 100'e yakın trajedya yazan, buna karşılık bunlardan çok azı günümüze ulaşan Sophokles, bir yurttaş olarak bize uzak uzak diyarlardan öğütler veriyor. 







21 Nisan 2021

Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan


Efendim, gayet başarılı film uyarlamasından olacak; Anayurt Oteli'ni okumamıştım bunca zamandır. Ne yalan söyleyeyim kayıp büyük. 

Küçük bir Anadolu kasabasındaki Anayurt Oteli'nin katibi Zebercet, bir düşün peşine takılıp yıllarca bastırdığı bütün duygularla başbaşa kalır. 

Yusuf Atılgan'ın yarattığı karakter o kadar canlı, detaylar o kadar alt üst edici ki, kasılma, öfke ve merak karışımı bir sersemleme ile kitabı okudum. Geç oldu ve biraz güç oldu ama değdi. 

17 Nisan 2021

Acele Etme Çabuk Ol - Aydın Boysan


Aydın Boysan'ın sözünü tuttum; acele etmedim çabuk oldum, kısacık bir zamanda okudum kitabını. 

1921 doğumlu Boysan'ın doğduğu şehir İstanbul'un 1950'ler bu yana yağmalanışına şahitliği, gezdiği ülkeler, şehirler, -olmazsa olmaz- içki adabına ilişkin düşünceleri, mizah, Bektaşilik gibi pekçok konudaki bakış açısını içeriyor kitap. 

Sohbet eder gibi akıp gidiyor sayfalar da. Sonlara doğru artan tekrarlar için bir editöryel müdahale eksikliği hissettim sadece. 


16 Nisan 2021

Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz - Melisa Kesmez


Öykü okuma konusunda çok iyi olduğum söylenemez. Galiba romanın çok sesli, çok kişili yapısı daha çok sarıyor beni. Katıldığım bir atölye sayesinde yeni yeni çabalıyorum. Melisa Kesmez'i bir arkadaşımın tavsiyesiyle okudum. Mutlu, umutlu, naif buna karşılık alabildiğine derin gözleme dayanan öyküler. Ben sevdim. 

13 Nisan 2021

Metin Abi'ye...

Eğer bu bir veda yazısı olsaydı, yüreğim yetmezdi. Ama veda etseydim sana Metin Abi, bunu bilirdim eminim. Gülümsemen gözümün önüne gelip de şu an tebessüm ediyorsam, bu olsa olsa bir saygının ifadesi yazısıdır, başka ne olacak?

Bulunduğu yeri aydınlatan, herkese kolu kanadı yeten çok az insan var. Biri de benim payıma düştü, ne şanslıyım. Hiç mi sekmez bilmiyorum, ya telefonun ucunda ya onca işinin ortasında bir masanın başında. Nerden bilir, nasıl hisseder dara düştüğünü insanın, bunun da hikmetinden sual olunmaz.

Fazla eli açık, fazla vicdanlı, fazla yufka yürekli bulur; kendini hep ihmal ettiğini düşünür, söylerdim de bunu ona. Baya dırdır ederdim. Tatlı tatlı didişirdik. Beş benzemez onca insanı bir araya getirir; herkesin nerde, ne koşulda olduğunu bilir; sorar, arar, küsmez, darılmaz, sabreder, dinler ve kendi de anlatırdı hikayelerini. 

Hem koskocaman bir yürek; hem muzip küçük bir çocuk. Hem “ne olursa olsun arkandayım” diyen bir güven hem yiyelim içelim eğlenelim diyen bir neşe… Hem rakamları evirip çevirerek oynamayı seven küçük bir yaramaz hem kim bilir nerelerden topladığı hikayeleri anlatan bir dede… 

Metin Abi, biz seni çok sevdik. Sen de bizi, hepimizi o yüreğe sığdırdın.

Kağıt Ev - Carlos Maria Dominguez


 

Kağıt Ev'i, Beliz Güçbilmez atölyesi için ikinci kez okudum. İtiraf edeyim ilkinde dikkatimi çok vermeden okuyup geçmişim. İkinci okuyuşum kitabı daha derinlemesine anlamama yardımcı oldu. 

Kağıt Ev, kitap tutkunlarının çok seveceği kısa bir novella. Cambridge Üniversitesi'nde Hispanik Diller Profesörü olan Bluma Lennon'un, Emily Dickinson'un bir şiirini okurken bir arabanın altında kalmasıyla başlıyor kitap. Bluma'nın ölümünden sonra genç asistanına gelen meçhul bir kitap ve bu kitabın geliş nedeninin peşine düşen biz okuyucular, kitap tutkusu, kütüphaneler, yazarlarla kurulu bir hikayenin içine buyur ediliyoruz. 

Kağıt Ev kitap okumayı seven herkesi öyle ya da böyle içine alacak, meraklandıracak, keyiflendirecek bir kitap. 

04 Nisan 2021

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerine - Olga Tokarczuk




Janina, Polonya'nın ücra bir köyünde bekçilik, öğretmenlik ve çevirmenlik yaparak yaşamını sürdürmektedir. Hayatında pek az insana yer vardır. Hayvanlar ve astroloji insanlardan çok daha fazla yer kaplar. Janina'nın verdiği isimle komşusu Koca Ayak'ın ölü bulunması, bu ıssız ve sakin yerin iklimini bir anda değiştirir. Bu gizemli cinayet sonrasında gelen olayların sadece habercisidir.  

Kitabın olay örgüsünü kısaca özetlemeye çalıştım. Ama kitap çok çok daha fazlası... 

İnsanlar uzun süredir dünyanın efendisi olduklarını düşünüyorlar. Tek tanrılı dinler de sonraki yüzyıllarda gelişen hümanizm de içinde bulunduğumuz postmodern zamanlar da adeta insanın konfor alanının genişletilmesi için birbiriyle yarışıyor. İcatlar, teknoloji insanlığın refahı için seferber. Hayvanlar zaten çoktaan insanlara yararlı olanlar ya da olmayanlar olarak kategorileştirilmiş durumda. Bu uzun bir süredir böyle elbette. Ancak bütün bu çaba, enerji ve seferberlik halinin sonucu insanlar açısından bakıldığın bile koca bir sıfır. 

İnsanlar kendi elleriyle yarattıkları bu dünyada mutsuz, umutsuz, eşitsiz. En temel açlık, yoksulluk sorununu çözmekten bile aciz şu anda. 

Bütün bunların kitapla ilgisi mi ne? 

Kitap aslında bize sayfalar boyunca çok temel bir şeyi anlatmaya çalışıyor. Esasında tıpkı hayvanlar, bitkiler ve diğer canlılar gibi doğanın bir parçası olan insan bunu bir süredir unuttu. İnsan, doğanın da hayvanların da birbirinin de efendisi olarak görmeye başladı kendini. Ve bu düşünce insanın sonunu getirdi. 

Konusu itibariyle kitabı, sakinlikle esenlikle okumamın mümkün olmadığını biliyordum. İnsanların, kendilerince kendilerinden zayıf gördükleri çocuklara, hayvanlara , engellilere, kadınlara davranış biçimini tartışmaya konuşmaya gerek yok. Günlük hayatta sık sık hayvanları sevdiğiniz, onlara isimler verdiğiniz, onlara "kızım" "oğlum" dediğiniz için yadırganan "kadınlardansanız", sizin de sakin bir okuma gerçekleştirmeniz mümkün değil. Ava meraklı bir grup insanı dinlerken midenizin bulanmasını engelleyemiyorsanız yine sakin olmanız mümkün değil. Zavallı biçimde kendini tertemiz, her tür börtü böceği, kediyi köpeği pis zanneden insanlara şahit oluyorsanız yine kitabı okurken sakin olmanız mümkün değil. Zulümleri sessiz bir tefekkürle karşılayıp kadere bağlayanlara şahit oluyorsanız, yine sakin kalmanız mümkün değil. 

Ama her zulmün bir sonu var. Doğa payını geri alıyor. Bunu bazen gözle görülmeyecek kadar küçük canlılarla bazen değişen iklimler yoluyla bazen kıtlıkla bir denge oluşuncaya kadar sürdürecek. 

Kitabı okurken yaşadığım didişmelere rağmen karanlık, gizemli yer yer polisiye tatlar bırakan okuma zevkini bir tarafa koyuyorum. Yer yer mizaha da başvuran satırlardan sonsuz keyif aldım. Evet ben belki şu an bir Janina değilim ama iyi bir adayım! O yüzden Janina'nın duygularını, olayları yargılayış biçimini ve içimdeki paralellikleri irkilerek okudum. 

Son bir not. Daha önce Olga Tokarczuk'un Koşucular kitabını okumaya çalışmış, ancak ilerleyememiştim. Bu okumadan sonra belki bir şans daha veririm. Ama diğer kitaplarını kesinlikle alacağım. 

Bunlar da kitaptan: 

"Hayvanlar yaşadıkları ülke hakkında gerçekleri gösterir"

"Doğanın bakış açısına göre, hiçbir yaratık yararlı ya da yararsız değildir. Bu insanlar tarafından yapılan aptalca bir ayrımcılıktır"

Kitaptaki rahibin ağzından dinlediğimiz ancak internetten toplanan av papazlarına ait gerçek bir vaazdan: 

"Hayvanlara insanmış gibi davranmak yanlıştır. Günahtır. Tanrı hayvanlara, insanların hizmetinde, daha alt bir sınıf vermiştir"


01 Nisan 2021

Mavi Kolye - Gencoy Sümer


Gencoy Sümer'den Feneryolu Cinayetleri'nin ardından yeni bir Kerim Ülkü polisiyesi... 
Bu kez, Karadeniz'in şirin kasabası Filyos'tayız. Zengin işadamı İhsan Bey'in davetiyle tesadüfen kasabada olan özel dedektifimiz Kerim Ülkü de Mavi Kolye'de işlenen cinayet için işbaşında. 

Kitap boyu, bir yandan bizi katile götürecek ipuçlarını toplarken bir yandan da tarihi antik çağlara uzanan Filyos'da tarihi eser kaçıkçılarının, borsa spekülasyoncularının, rant için doğayı katleden acımasız para avcılarının peşine düşeriz. Yine heyecanlı yine güzel bir polisiye... Kitap bittiğinde en çok Filyos'ta güneşin batışını görmek istedim.