Kovid salgınına kadar dizi izleyen biri
olmadım. O bitmek tükenmek bilmeyen sezonlar gözümü korkuttu sanırım. Salgınla
birlikte eve gönderilince, konsantrasyon da minimuma düşünce, başladım dizi
izlemeye… İlk önce mini mini–unortodoks, dead to me vs.- sonrasında kapsamı
daha genişleterek.
Kadın kahramanlı kitaplar, filmler
hoşuma gidiyor. Dizilerde de bu kural değişmedi. Agatha Christie’nin geçkin ama
merakından hiçbir şey yitirmemiş kasaba gizem çözücü teyzesi Miss Marple’dan bu
yana zaten hastasıyım kadın dedektiflerin. Marcella da belki bu yüzden ilgimi
çekti. Standart bir güzel olmaması ve tipik mükemmel başkahramandan uzak oluşu
da cazibeli ayrıca.
![]() |
Marcella: Başrolünde Anna Friel'in yer aldığı dizi |
Geçmiş defterleri kapat(a)madığı için
ruh hali sürekli gelgitler içinde çalkalanan bu güzel, delibozuk dedektifin
maceralarını izlerken, etrafındaki alt notaları odunsu heriflerin hiçbirinin
Marcella’yı anlamadığını düşündüm. Atlatmanın çok zor olduğu bir konuyla
boğuşurken, bu güzelim kadın kahramanın ne kadar yalnız ve anlaşılmak
istediğini düşündüm sık sık.
Marcella’yı izlerken bir yandan da
Kıymetli Şeylerin Tanzimi’ni okudum. Bu çok karakterli naif kitabın kadın
kahramanlarından biri olan Gülemdam adeta bütün kadın kahramanların sesi olmuş
gibi geldi bana:
Gülendam ne istiyor?
Gülendam sevilmek, beğenilmek,
anlaşılmak, hoş görülmek, şımartılmak hoşa gitmek , ne yapsa yine sonunda
vazgeçilmemek, kıymet görmek kendini güvende hissetmek istiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder