24 Ekim 2020

Kitap Hırsızı - Markus Zusak


Başlık ekle

Kitap Hırsızı, savaş üzerine dokunaklı bir öykü... Adından da anlaşılacağı üzere kitap sevgisi de kitabın yan temalarından biri... 

İkinci Dünya Savaşı'nın henüz başlarında Liesel Meminger isimli 10 yaşındaki bir kızın evlatlık olarak verileceği aileye götürülmesi ile açılıyor kitap. Liesel evlatlık olarak verilmiştir çünkü babası Yahudiler gibi Hitler'in hedefi olan bir grubun üyesidir: komünisttir. 

Nazi Almanyası'nda savaşın, ırkçılığın, açlığın kol gezdiği bir ortamda Liesel, Münih şehrinin Himmel Sokağı'nda yeni ailesi, yakın arkadaşı Rudy ve mahalledeki pek çok insanla birlikte savaş gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalır. 

Kitabın en ilginç tarafı anlatıcının Azrail olması... Bana biraz Momo'yu hatırlattı kitabın anlatım tarzı. Her ne kadar anlatıcı Azrail de olsa, anlatılış biçimi ve tekniği bakış açımızı hep 10 yaşındaki Liesel'e çeviriyor. Bu özellikle dramatik ve trajik olayların anlatımında ortaya çıkıyor. Hani, kaşındıran ama ısırmayan bir anlatım, bir çocuk güzelliği... 

10 Ekim 2020

Trenin Tam Saatiydi - Heinrich Böll


Savaşın anlamsızlığını, savaşı çıkaranların değil onun kurbanı olanların gözünden en iyi kim anlatabilir? 

Böll gibi saçmalığını bile bile "savaşmak" zorunda olan biri. 

Hayatta aşkı, sevgiyi bile tadamadan, hayal kuramadan bir emirle cepheye sürülen gencecik bir insan neler düşünür? İşte bu sorunun yanıtı için de Heinrich Böll'ün söylediklerine kulak vermemiz gerekiyor. 

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru romanıyla ilk kez tanıdığım ve çok etkilendiğim Heinrich Böll, hayatı boyunca ele almaktan usanmayacağı konuya Trenin Tam Saatiydi kitabıyla tekrar dönüyor: Savaşın anlamsızlığı.

Andreas, İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde er olarak cepheye katılma emri alır, biz bugün bilsek de o savaşın sonunun yakın olduğunu bilemez. Emri alıp cepheye gitmek üzere bindiği trende "yakında öleceğim. Barış nasıl birseydir göremeyeceğim. Ne müzik... ne çiçek... ne şiir... insanlar sevinemeyecek artık ve ben öleceğim" diye düşünür.

Bir tren dolusu, farklı hayatlardan farklı dünyalardan ve yaştan askerle birlikte cepheye ilerlerken Andreas'ın aklından tek bir düşünce geçmektedir: yakında ölecek olması. Tren yol aldıkça o da adeta ölümüne yaklaşmaktadır. 

Andreas'in "geleceğin yüzü yok artık" diye hayıflandığı, savaşın bu en karamsar günlerinde tren ara bir istasyonda bir gece kalır. O zaman dilimi Andreas'a Polonyalı Olina ile tanışma fırsatı tanır. 


03 Ekim 2020

Fener Balığı - Nuray Atacık


Nuray Atacık çok yenilerde duyduğum ve ilk kez okuduğum bir yazar. Kitabı okurken, "sanki bunu bir erkek yazmış" hissiyatına kapıldım. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum, mekanın cinayet büro, ortamın ve jargonun erkek egemen olmasından kaynaklanıyor tabii bu. 

Polisiye kitaplardan ipucu vermeden bahsetmek zor oluyor. Fener Balığı için de bu kural geçerli tabi. Ama kitabın merkezine Cinayet Büro'nun, Murat Amir ve ekibinin oturduğunu söylemek mümkün. Ekibindekilerden kısaca bahsedersek: delişmen, yakışıklı, kadınlara fazlasıyla ilgili genç Halil, alaylı, biraz eski kafalı polis Ahmet ve ekibin atom karıncası akıllı mı akıllı Esin. Esin bu kadar erkek polis içinde parlıyor adeta.

Konuya gelince... 

Genç kızların sevgilisi, genç, yakışıklı ama biraz hoppa Boğaziçi Üniversitesi son sınıf öğrencisi torbacı Sercan'ın başının belaya girmesiyle hayatımıza giriverir karizmatik, kadın düşkünü, hırslı Barlas. Peşinden de güzel fakat kompleksi eşi Gaye, Barlas'ın asla vazgeçemediği sevgilisi Meltem... Onlar bir yanda hırslarıyla,varolma savaşıyla birbirleriyle didişirken, biz müritleriyle, abileriyle İstanbul'un ortasında bir tarikatın içinde buluruz kendimizi. Bu birbirleriyle asla yan yana gelmeyecek dünyaları ve insanları ise ancak bir cinayet buluşturur. 

Fener Balığı keyifli bir okuma sağladı. Yazarın ikinci kitabı Bukalemun'u da listeye ekledim böyle olunca. 

Kitabı bitirince bile isminin neden Fener Balığı olduğunu bir türlü çözemedim. Oldukça çirkin, koca ağızlı bu balıkla denizin dibini bulan karakter arasında bir bağ da kuramadım. Çözen, bilen varsa haber etsin...